“Postmodern darbe” olarak adlandırılan 28 Şubat sürecinde Kırıkkale’de fen bilgisi öğretmeni olarak görev yaparken meslekten ihraç edilen Sibel Açıkgöz, yaşadıklarını unutamıyor.
28 Şubat sürecinde yaşadıklarını hafızasında kötü bir anı olarak saklayan, 2007’de biyoloji öğretmeni olarak geri döndüğü mesleğini Kırıkkale Şehit Ali Tonga Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde sürdüren 51 yaşındaki Sibel Açıkgöz, çok sevdiği mesleğinden ihraç edilmesine giden süreci ve o dönemde tanık olduğu olayları AA muhabirine anlattı.
Mesleğe 1994’te başladığını, 1999’da görevine son verildiğini belirten Açıkgöz, “O zaman yeni evliydim. O sırada ben Sivas’ın Yıldızeli ilçesinin Kümbet köyünde, eşim de Yozgat’ın Sorgun ilçesinin köyünde görev yapıyordu. İkimizi de Keskin ilçesindeki Bilge Kağan İlköğretim Okulu’na verdiler. Hamilelik durumum vardı. Bütün cezaları o süreç içerisinde aldım.” diye konuştu.
“Müfettişler sürekli benim için geliyorlardı”
Açıkgöz, eşinin evlendikten kısa bir süre sonra askerlik için Van’a gittiğini, o dönemde bebeği 40 günlükken meslekten ihraç edildiğini dile getirdi.
O süreçte de uyarı, kınama, kademe durdurma gibi bütün cezaları aldığına dikkati çeken Açıkgöz, şöyle devam etti:
“En sonunda da yanlış hatırlamıyorsam 1999 yılında elime bir sarı zarf verildi görevime son verildiğine dair. Tabii ki bu hukuki olarak yanlış bir uygulamaydı çünkü yasal olarak kılık kıyafetten, başörtüsünden görevden alma durumu söz konusu değildi. Kırıkkale’de görevine son verilen ilk öğretmenlerden biriyim. Müfettişler sürekli benim için geliyorlardı, soruşturma açılıyordu. Çok stresli ve zor günler geçirdim. Sonra da maddi sıkıntılar başladı.”
“Haksız yere görevime son verildi”
Açıkgöz, 1,5 yıllık süreçte depresyona girdiğini, psikolojisinin bozulduğunu anlatarak, şunları kaydetti:
“Gerçekten o günleri hiç hatırlamak dahi istemiyorum. Çok zordu benim için. Allah bir daha yaşatmasın. Haksız yere görevime son verildi. Gerçekten hiçbir tarikatla, örgütle bağlantım yoktu. Ben başımı açmadım ama o dönemde açıp çalışan arkadaşlar çok oldu, kimi peruk taktı. Bir de çevreden de çok baskı gördüm. Herkes bir de psikolojik baskı yaptı, ‘İlla aç çalış, bak herkes açıp çalışıyor’ diye. Üniversitede kendi isteğimle, irademle kapanmıştım. Bu bana çok zor geldi, başımı açmak istemedim.”
Keskin Bilge Kağan İlköğretim Okulu’nda görev yaptığı sırada dönemin İlçe Milli Eğitim Müdürünün kendisini çağırdığını dile getiren Açıkgöz, başörtüsü nedeniyle bir odada saatlerce psikolojik baskı uyguladıklarını öne sürdü.
Hamile olduğu için rapor almak istediği zamanlarda okul müdürünün sevk kağıdı vermediğini ileri süren Açıkgöz, “Doktora gitmem gerekiyor, sevk kağıdı verilmiyordu. Doğuma 20 gün kalana kadar okula gittim. Soruşturma geçirirken bir müfettiş vardı, gülerek, mutlu bir şekilde ‘senin artık sonun geliyor, atılacaksın’ dedi. Atıldığımda çok mutlu olmuştu.” ifadelerini kullandı.
Açıkgöz, 8 yıl mesleğinden uzak kaldığını, çevresinden de “artık kesin görevine dönemezsin, o kadar boşa okudun” diye söylemlerin olduğunu dile getirdi.
Bir süre sonra umudunu yitirdiğini belirten Açıkgöz, “2007’de afla göreve döndüm. Bir gün deselerdi ki ‘başörtüsü kurumlarda serbest olacak’ hayal derdim, inanmazdım. Rahat bir şekilde şu an derslerime giriyorum. Huzurluyum, mutluyum, okulumu da seviyorum. Affı çıkaranlara, bize bu şansı tekrar tanıyanlara ve emeği geçenlere de teşekkür ediyorum.” dedi.
Açıkgöz, farklı liselerde çalıştıktan sonra 2015’te şu an görev yaptığı okula atandığını sözlerine ekledi.